2014-04-29 Kitap>Edebiyat
Sırma Köksal’ın 2003’te Radikal Kitap’ta yayımlanan, burçlar üzerinden yazarları inceleyen yazı dizisini, yazarın da izniyle bu yıl Koltukname’de paylaşacağız. Aradan geçen 10 yıldan sonra okurlarca yeniden keşfedilmesi ve sizleri de bizleri ettiği kadar mutlu etmesi ümidiyle.
Dedikoducu Boğa
Herkes Boğa’yı inatçı olarak bilir; ama bu bilgi eksiktir. Boğa sabit burçtur, sebatlıdır, inatçılık da sebatkâr davrandığı konulardan sadece biridir. Annem Ayhan Bozfırat da Boğa’ydı, beni zorlu bir gebeliğin ardından, iki gün süren doğum sancıları sonucunda ölümü göze alarak doğurmuştu.
Boğa güzel şeyleri sever ve onlara sahip olmak ister ama kıskançtır da. Bu nedenle Anita Loos, erkeklerin güzel sarışınlara meraklı olup onların bavullarını taşımalarına yardım ettiklerini görünce, tepesi atıp sarışınların aptallığını kendine temel alan bir kitap yazmıştır: Erkekler Sarışınları Sever. Boğa’nın gözü bazen böyle kararır, gerçekleri gözden kaçırır, Anita Loos Boğa’ydı ama sarışın değildi.
Aslında Boğa’nın mizah duygusu başkalarının açıklarını iyi yakalamaktan geçer. Murathan Mungan’ın o çok eğlenceli kitabı Yüksek Topuklar da bir dolu kadın modeliyle dalga geçiyordu. Ama Boğa estetik olmakta da sebatlıdır, bu nedenle alaycılığından bile mizah dolu bir edebiyat yapıtı çıkartmayı başarır. Zaten Angela Carter da “Komedi başkalarının başına gelen felakettir,” diyerek Boğa’nın mizah anlayışını içtenlikle itiraf etmiştir. Boğa başkalarına güler, kendine değil. Yüksek Topuklar‘ın başarısı kahramanın kendine de gülmesinden kaynaklanıyordu. Kahraman doğal olarak Mungan’ın kendisi değildi. Boğa kendine gülmez ama göz önünde olmayı sever.
Boğa’nın tahammül edemediği şey ise kendinden daha iyi olunmasıdır. Bu nedenle Nabokov her fırsatta Dostoyevski’ye hakaret eder. Aradaki fark çok açıktır: Dostoyevski dehadır, Nabokov değildir, Boğa’dır. Boğa eleştiriye gelemez, öfkelenir, saldırganlaşır. Nabokov kitabı hakkında yazı yazmış olan Sartre’a da “Ahmak bir komünist eleştirmen,” demişti bir keresinde. Nabokov, tekrar tekrar bir Boğa’dır; tutucudur; dünyayı sadece kendi öfkeleri ve keyiflerinin gözünden görür; dünyevi zevklere, özellikle de cinselliğe düşkündür; en bilinen kitabı Lolita‘dır. Boğa bazen insanın tahammül sınırlarını zorlar. Nabokov da! Ama Boğa’nın hakkından Boğa gelir, Karl Marx da, Lenin de Boğa’ydı.
Boğa toplumsal statüye düşkündür. Toplumsal düzeni değiştirirken bile bazı şeyleri sorgulamaktan kaçınabilir. Freud psikanalizle dünyanın altını üstüne getirirken, kadınların geçmişlerine dair anlattıkları taciz anılarını, onların penis kıskançlıklarına yormuştu, toplumda yaygın olan aile içi cinsel tacizi pek sorgulamamıştı. Boğa kendisi kıskanç olduğu için, başkalarının da kendini kıskandığını sanır.
Ayrıca Boğa geçmişe de düşkündür. Geçmiş onun için bozulmuş bir dünyanın eski güzelliğidir. Onu özler. Selim İleri sık sık bizi çocukluğunun İstanbul’una götürür. Ama burada da elbiseler, parfümler, çiçekler öne çıkar. Daha önce de söylediğim gibi, Boğa güzel şeyleri sever, onlara sahip olmak ister. İleri, annesinin elbiselerinin çok şık olamamasından ötürü hâlâ acı çeker.
Boğa âşık olduğunda çok verici olur. Ama verirken de sahip olmak istemektedir. Onun için sevdiği insanın geçmişini kurcalayıp durur, sonunda başına bela gelirse de buradan gelir zaten. Mehmet Bilal’in Üçüncü Tekil Şahıs adlı romanında Erhan’ın başına gelenlerde bunun da payı vardır.
Jane Eyre tam mutlu bir evlilik yapacakken, damadın eski karısı ortaya çıkıp evi yakıverir. Charlotte Brontë de Boğa’ydı ve geçmişin hesap sormadığı bir roman yazmaya gönlü elvermemişti. Diğer bir kitabı Profesör ise olağanüstü sıradan bir hayatı anlatıyordu. Böyledir. Boğa’nın başına felaketler gelmediğinde hayatı sıkıcı derecede sakin ve düzenlidir. Komşuları Kant’ın geliş gidişinden saatlerini ayarlarlardı. Bir kere geç kalmıştı, Rousseau’nun İtiraflar‘ını okurken. (Hangi bölüm olduğunu her zaman delice merak etmişimdir.)
Boğa başkalarının hayatını didiklemeyi, dedikoduyu pek sever. Fırsat buldukça kendi de yapar. Hatta fırsat yaratır. Shakespeare’in oyunlarında da dedikodu pek boldur. Bir dolu insan birbirini çekiştirip durur. Ama Shakespeare burçların sınırlarını aşar.
Boğa’nın hiç mi iyi bir yanı yoktur? Vardır. Çok çalışkandır, azimlidir, kararlıdır. Ama bunlar da yine kendisine yarar sağlayan iyi huylardır. Boğa’nın başkalarına yarar sağlayan en iyi huyu ise sağlam bir dost olmalarıdır. A, bir de ağızlarından bal damlar. Bir Boğa’yla sohbet etmenin, hele hele dedikodu yapmanın tadına doyulmaz. Yarım saatliğine buluşursunuz, bir de bakarsınız ki sabah olmuş. Boğa’nın yanında zaman durur. Ama sadece onun yanında durur. Yoksa İkizler diye bir burç olur muydu?
***
Boğa yazarları
Anita Loos / Murathan Mungan / Angela Carter / Vladimir Nabokov / Fyodor Dostoyevski / Selim İleri / Charlotte Brontë / William Shakespeare / Mehmet Bilal / Karl Marx / Vladimir Lenin / Sigmund Freud
(Görsel, astrolog Guido Bonatti‘den, 1277 civarı yapıldığı tahmin edilen bir gravür. Diğer burçlar için bkz. Yay, Akrep, Terazi, Başak, Aslan, Yengeç, İkizler, Koç, Balık, Kova, Oğlak.)
https://koltukname.com/wp-content/uploads/2014/01/bonatti-taurus-e1398679063589.gif
astroloji|boğa|yazarlar
koltukname